ABD Dışişleri Bakanlığı, Irak ve Kürdistan Bölgesi'nde suç ve hak ihlalleri raporunu yayınladı

Süleymaniye, 2015, İşsizliğin yayılmasını, çalışanların maaşlarının ödenmesindeki gecikmeyi ve hizmetlerin bozulmasını protesto amaçlı kitlesel gösteri düzenlendi. Fotoğraf: Zımnako İsmail

Şoreş Halid

ABD Dışişleri Bakanlığı hazırladığı raporda, Irak ve Kürdistan Bölgesi'ndeki bazı güvenlik güçleri ve "milisleri", duruşma öncesi ve sonrasında "tutuklulara işkence ve kaba güç yapmakla" suçlarken, sanıkların yargılanması sırasında hâkimlere baskı yapıldığı vurgulandı.

ABD’nin Erbil Konsolosluğu'nun resmi sayfasında 22 Haziran’da, ABD Dışişleri Bakanlığı'nın Irak'taki 2020 yılı insan hakları durumuna ilişkin yıllık raporu yayınladı.

Raporda,“ İran güdümündeki Halk Seferberlik Birlikleri (Haşdi Şabi) " suçlandı. Ninova'da Kürtleri, Türkmenleri, Hıristiyanları ve azınlıkları keyfi tutuklamalar yapan güçler. Raporda ayrıca hem merkezi Irak hükümeti hem de Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin basına müdahale etmek ve gazetecilere yönelik baskı yapıldığına yer verildi.

İngilizce, Arapça ve Kürtçe olmak üzere üç dilde sunulan raporun bir bölümünde belirtildiği gibi, “Uluslararası insan hakları örgütlerinin raporları, Federal Polis, Ulusal Güvenlik Ajansı, Halk Seferberlik Kuvvetleri ve Asayiş dahil olmak üzere hükümet güçlerinin, Yargılama öncesi gözaltı ve yargılama sonrası tutukluluk süresinda, özellikle Sünni Araplara, tutuklanmaları sırasında, gözaltında tutuldukları süre boyunca kötü muamelede bulundular.”

Raporda, Irak İçişleri Bakanlığı ve Savunma Bakanlığı çalışanları gözaltına alınan protestoculara şiddetli dayak, elektrik verilmesi, boğulma veya soğuk suda banyo yapma, kollarından ve bacaklarından tavana asma, ölüm tehditleri ve ailelerine yönelik tehditler ile aşağılayıcı muamele (örneğin, üzerlerine idrar yapmak veya çıplak fotoğraflarını çekmek gibi), muameleye maruz bıraktıkları kaydedildi.

Görüşülen kadınlar dövüldüklerini, tecavüzle tehdit edildiklerini ve cinsel saldırıya uğradıklarını söyledi

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın yerel bir sivil toplum kuruluşundan yayınlanan bir rapora dayandırılarak, “Tutuklulara yapılan muamele konusuyla ilgili, görüşülen kadınların dövüldüklerini ve tecavüz ve cinsel saldırı ile tehdit edildiklerini söyledikleri belirtilti. Haziran 2020, o kuruluşun adını anmadan. Bu örgüt ayrıca Ninova, Salahaddin, Kerkük, Enbar, Diqar ve Bağdat'taki gözaltı merkezlerinde düzinelerce işkence vakası kaydettiğini bildirdi.”

ABD Dışişleri Bakanlığı raporunda, Irak Güvenlik Güçleri, Federal Polis, Halk Seferberlik Güçleri ve Kürdistan Bölgesi Hükümeti'nin İç Güvenlik Güçlerinin belirli birimleri dahil olmak üzere hükümet yetkilileri ve güvenlik güçleri mensupları için "ceza verilmediği" vakalarına dikkat çekti.

XOXO

Bağdat, Mart 2020, Tahrir Meydanı'ndaki kadınlar gösterilerde ölenlerin ve kurbanların fotoğraflarını tutuyor Fotoğraf: Amir Hanekini 

“Hapishane ve gözaltı koşulları zor, bazen yetersiz sıhhi koşullar ve tıbbi bakım ve COVID-19 ve diğer bulaşıcı hastalık tehditleri...Cezaevleri şartları büyük ölçüde tutukluların hayatlarını tehlikeye atıyor.”

Raporda hakimlerin “sık sık işkence yapmak ve zorla itirafları kaydetmekle suçlanan Asayiş güçlerine yönelik suçlamaları sıklıkla doğrulamadığı” ifade edildiği için tutuklulara haksız muamele yapmakla da suçladı.

Raporda, "Kürdistan Bölgesel Hükümeti güvenlik güçlerinin Ağustos 2020'nin sonlarında Zaho ve Duhok şehirlerinde en az 50 protestocu, aktivist ve gazeteciyi gözaltına aldığı belirtildi. Birçok gözlemci gözaltıları keyfi olarak nitelendirdi."

Rapora göre, Irak Güvenlik Güçleri (Federal Polis dahil), Ulusal Güvenlik Servisi, Halk Seferberlik Güçleri, Peşmerge ve Asayiş de dahil olmak üzere hükümet güçleri yasaları sürekli olarak görmezden geldi... Arama izni olmadan güvenlik aramaları ve çoğu durumda bu tutukluları haksız yere uzun süre alıkoyuyor.”

Raporun bir başka yönü, "İran'la müttefik olan Halk Seferberlik Grupları, Batı Ninova ve ovalarında Kürtleri, Türkmenleri, Hıristiyanları ve diğer azınlıkları keyfi veya yasadışı bir şekilde gözaltına aldğı" vurgulanarak, Halk Seferberliği 30. Tugay ve 50. Tugay'ının tutuklama yetkisinin olmamasına rağmen gasp, kanuna aykırı adam kaçırmaları ve tutuklamakla” suçladı.

Raporda, "Halk Seferberlik Güçlerinin 30. Tugayının, Ninova Valiliği'nin çeşitli yerlerinde, mezhep temelinde ve asılsız iddialarla tutuklanan 1000 tutukluyu barındıran gizli hapishaneler işlettiği" belirtildi. Halk Seferberlik Güçleri'ndeki 30. Tugay liderlerinin, akrabalarının serbest bırakılması karşılığında tutukluların ailelerini büyük miktarda para ödemeye zorladığını da sözlerine ekledi.

hashd

Irak, IŞİD ile mücadelede Halk Seferberlik Kuvvetleri mensubu Fotoğraf: Halk Seferberliği medyası 

IŞİD savaşının insan haklarına etkisine ilişkin bölümde, özellikle yıllarca IŞİD kontrolünde olan bölgelerde uzun süreli tutukluluk vakalarında artış olduğu ve hakim kararına rağmen tutukluların cezaevlerinde tutulduğu belirtildi.

Raporda, "yolsuzluk veya gözdağının bazı yargıçları ceza davalarında yargılama düzeyinde ve Yargıtay'da temyizde etkilediği" belirtildi.

Buna göre, "Musul ve Bağdat'taki yargıçlar, uluslararası STK'lar tarafından, IŞİD aile üyelerine yönelik acele davaları ve uzun hapis cezalarını denetledikleri için defalarca eleştirildi”, "terörle ilgili suçlamalarla ilgili bazı davaların sadece 10 dakika sürdüğü" belirtildi.

Dışişleri Bakanlığı raporunda ayrıca bazı yetkililer, 50 ila 80 tutukludan oluşan grupları yargılanmak ve hüküm vermek üzere mahkemede bir araya getirmekle de eleştirdi.

Hükümet, tutuklu hiçbir kişiyi siyasi mahkum olarak görmedi ve ceza kanunlarını ihlal ettiklerini iddia etti.

Raporda, "Hükümet tutuklu hiçbir kişiyi siyasi mahkum olarak görmedi ve ceza kanunlarını ihlal ettiğini iddia etti. Devletin şeffaf olmaması, gözaltı usullerinde yaygın yolsuzluk, davaların yavaş işlemesi ve tutuklulara sınırlı erişim, özellikle terörle mücadele ve askeri istihbarat merkezlerinde tutulan tutuklular.

Rapor, “Halk Seferberliği Milisleri”ne odaklandı, belirtildiği gibi, “Musul'da aktivistler ve birçoğu IŞİD'in işgali sırasında bölgeden kaçanlar, Halk Seferberliği milislerinin mülkiyet kaydını manipüle ederek 5 binden fazla özel ve kamu mülküne el koyduğunu iddia ettiler."

Rapora göre, 2020 yılında Irak genelinde iç çatışmalar sonucu 848 sivil öldürüldü, ancak bu istatistik, 2.392 sivilin öldürüldüğü bir önceki yıla göre daha düşük ve bu azalma nedeniyle kapanmalar ve sokağa çıkma yasakları bağlanıyor. Korona pandemisine ve o yıl boyunca protesto faaliyetlerindeki düşüşte.

Raporda, IŞİD tarafından kaçırılan Ezidiler ve diğer azınlıklarla ilgili olarak, "2014 yılında IŞİD tarafından kaçırılan 6 bin 417 Ezidi'den 2 bin 280'i (1304 kadın ve 1576 erkek) hala kayıp" denildi.

ezedii-1-2

Duhok, 2019, IŞİD'in pençesinden kurtulduktan sonra yerinden edilenler için bir kampta hayatta kalan bir Ezidi'nin ailesine dönüşü.

IŞİD'in Ezidi topluluklarına ve diğer azınlıklara yönelik saldırılarının 310 bin Yezidi'nin yerinden edilmesiyle sonuçlandığını ve 100 binden fazla kişinin Irak'tan kaçmaya zorlandığını ve bunun sonucunda 2 bin 745 çocuğun yetim kaldığını da belirtildi.

Ayrıca Şebak bileşeninden 233 erkek, kadın ve çocuk IŞİD militanları tarafından kaçırıldı ve nerede oldukları hala bilinmiyor. Rapora göre, 446'sı kadın olmak üzere yaklaşık 1.200 Türkmen kaçırıldı, 880'inin öldürüldüğü ve geri kalanının kayıp olduğu tahmin ediliyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı'nın raporunda dayandığı Kürdistan Bölgesi Yönetimi'ndeki Diyanet ve Din İşleri Bakanlığı'nın istatistiklerine göre, Hristiyanlara gelince, IŞİD tarafından 303 kişi öldürüldü ve 150 kişi de kayıptı. IŞİD’le mücadele sırasında yakalanan 45 Peşmerge mensubu halen kayıp.

Dışişleri Bakanlığı'nın ifade özgürlüğüne ilişkin raporu, merkezi hükümeti ve bölgesel hükümeti gazetecilere ve medya kuruluşlarına sert muamele ve sansür uygulamakla suçladı.

"Merkezi hükümetin ve Kürdistan Bölgesel Hükümeti'nin sansür ve denetimi bazen medya operasyonlarına müdahale ediyor, bu da bazen medyanın kapatılmasına, habercilikte kısıtlamalara, kamuya açık bilgilere erişimin engellenmesine ve İnternet'in bozulmasına neden oluyor."

Medya, hükümetin “kamu düzenini ihlal etmeye” yönelik kısıtlamalarına uymak için otosansüre tabidir

ABD Dışişleri Bakanlığı, yerel medyayı aktif ve çeşitli görüşler ifade eden olarak nitelendirdi, ancak bu kurumların, "kamu düzenini ihlal etmeye ve şahsiyetler, siyasi partiler, milisler tarafından misilleme korkusu nedeniyle hükümet kısıtlamalarına uymak için otosansüre tabi olduğunu belirtti.

Yerinden edilenlerin dosyasına ilişkin olarak, raporda, Göç Örgütünün (IOM) 250 binden fazlası kamplarda ve 44 bini de kayıt dışı yerleşim yerlerinde olmak üzere 1,3 milyon ülke içinde yerinden edilmiş insan bulunduğuna dair raporuna işaret edildi.

"Güvenli olmayan ve terk edilmiş binalar, dini yapılar ve okullar dahil olmak üzere 100.000'den fazla yerinden edilmiş insan güvenli olmayan barınaklarda yaşıyor. Ülke genelinde yaklaşık beş milyon insan kendi bölgelerine geri döndü."

Raporda, "Bazı alanlarda uzun süredir devam eden şiddet, güvensizlik ve siyasi, kabile ve etnik-mezhepsel gerilimler ulusal uzlaşma ve siyasi reformda ilerlemeyi engelledi ve yerinden edilmiş kişilerin koruma ortamını karmaşık hale getirdi" deniliyor.

Menşe bölgelerine dönen aileler, özellikle de IŞİD ile bağlantısı olduğundan şüphelenilenler, bazıları hükümet yetkilileri ve yerel topluluklar tarafından zorla yerinden edilen tacize maruz kaldı” dedi.

Raporda ayrıca, yaklaşık 250.000 kişinin, onları damgalama veya ayrımcılığın hedefi haline getiren düzmece suçlamalara maruz kaldığı belirtildi.

  • FB
  • Instagram
  • Twitter
  • YT